Markalar Arasındaki Rekabet…

Rekabet kelimesini oldum olası sevmişimdir. Türkçe Sözlükte rekabet kelimesi “Aynı amacı güden kimseler arasındaki çekişme, yarışma, yarış” manasına gelmekte.  Yada “Belli bir hayat kaynağı için iki organizma veya iki populasyon arasında süren mücadele.” olarak tanımlanabilir.  Artık hayatımız belirli şartlar altında rekabetin getirdiği noktalar ile şekillenmekte ve bazı zamanlar o rekabetin içerisine girmekteyiz.

Rekabet kelimesini sevmemin en büyük nedenide markalar arasındaki rekabetin son kullanıcıya yansıyarak daha kaliteli hizmet almak ve çok daha iyi ürünlere sahip olabilmemizdir.  Markalar hemen hemen her alanda birbirleri ile müthiş rekabetler içerisine girselerde bazen kendi aralarında barış ilan edip tüketiciye yüklendikleride görülüyor.

Bir tüketici markaların gözünde her zaman potansiyel oluşturmaya başladı.  Önceleri bir kişinin söylediği pek kale alınmazdı.  Yüzlerce kişiden gelen istekler doğrultusunda hizmetler sunulurken şimdilerde bir kişinin bile söyledikleri dikkate alınır bir hale geldi.

Rekabet markalar arasında ne kadar yaygın olursa biz tüketiciler o kadar kaliteli hizmet alabilmekteyiz.  Ürünler için firmaların artık yapabilecekleri birşey kalmadığı şu günlerde rekabetin izleri ile müşteri memnuniyetine dönüşen marka savaşları ilgimi çekiyor.

Artık son kullanıcıların ağızlarından dökülecek birkaç kelimeye bile atlayan markaları gördükçe iyiki varsın “Rekabet” diyesim geliyor.  Ne kadar kaliteli ürün yaparsanız yapın müşteri gözünde ne kadar iyi bir malınız olursa olsun müşteri desteği ve satış sonrası hizmetlerinizdeki en ufak bir aksama markanıza malesef ki bir anda kötü olarak geri dönüş yapılabiliyor.  Mesela bir müşterinin marka hakkındaki olumlu düşüncesi %80 olduğunu varsayalım. Ürünü aldıktan sonra ürün hakkındaki bir problemini anında düzeltmek ve hemen destek verebilmek onun memnuniyetini %100’e bir anda çıkarabilir.  Fakat ürünü ne kadar geliştirirseniz geliştirin bir anda bu kadar olumlu bir olgu ile karşılaşamazsınız.

Şimdi soracaksınız “Hamza hayırdır neden böyle bir yazı yazdın?”

Geçenlerde kalitesinden şüphem olmayan bir ürün aldım.  Ürünü tanıyordum ve memnun kalacağıma çok emindim. Fakat teknik servis kısmına bir telefon açıp aklıma takılan bir soruyu sorduğumda karşımdaki AMELE’nin konuşması ürünü benden iyicene soğuttu.

Şimdi aklımda garip senaryolar dolaşmaya başladı.  Kalitesinden %90 memnun olduğum ürünün öküz servisinden aldığım iğrenç bir cevap üzerine memnuniyetim %40 lara düştü ve artık üründen şüphe eder bir hale geldim.

Hangi pazarlamacı bunu yapabilir ki?

Soruyorum size bir ürün satıyorsunuz ve %40 memnun kaldığım bir ürünü bir telefonla %90 memnun kalmamı nasıl sağlayabilirsiniz? Ne kadar kaliteli ürün yapsanızda %40 olan memnuniyetim %51’in üzerine kolay kolay çıkmaz.  Fakat dangalak bir yöneticinin yada servis sorumlusunun telefonda söyledikleri sayesinde memnuniyetim bir anda dibi görebiliyor.  Akabinde alternatif bir markaya yönelip aynı soruyu yönelttiğimde aldığım cevap ile alternatif markaya olan güvenim bir anda %90’ın üzerine çıktı.

Doğal olarak artık “Rekabetin” getirileri ve götürüleri ile kendime bir yol  çizdim artık marka konusunda farklı bir düşünceye sahip oldum.  Evet rekabet kelimesini bu yüzden seviyorum…

“Markalar Arasındaki Rekabet…” üzerine bir yorum

  1. Rekabeti bende seviyorum. Edirne-İstanbul arası otobüs fiyatları 18 tl idi. Yerel bir firma ile Metro rekabet ediyordu..
    Sonra ulusoy geldi fiyatlar 16 oldu..
    Sonra Nilüfer geldi.. ve bütün koltuklara LCD tv geldi..
    Sonra da fiyatlar 10 TL ye düştü.. 🙂

    Yanıtla

Yorum yapın