251 Pendik-Şişli yazımda fena gaza geldim. Konu baktım dağıldı gidiyor. İçimde de müthiş bir yazma isteği simitçi olayına ayrı bir başlık açayım dedim. Yazma keyfim ayrıdır. Yazmak artık bende bir ihtiyaç haline geldi. Hava gibi, su gibi elime kalemi alıp birşeyler karalarım. Bazen saçma bazen düzgün olsa da yazmaktan keyif aldığımı söylemek isterim. Üzerimdeki tüm yorgunluğumu alır kelimeleri kağıda dökmek…
Gerçi son 5 yıldır kelimelerimi sabit disklere kazıyorum….
Böyle söyleyince geçen yıl yazdığım “İnsanoğlu Var Olduğu Sürece Yazı Varolacaktır.” yazım aklıma geldi. Yine kelimeleri beynimin içindeki düşünce odacıklarından parmaklarıma oradan klavyenin tuşarına ve daha sonra sabit diske kazıdığım anlardan biriydi…
Gelelim simitçi olayına…
Önceki yazımda da söylediğim gibi her sabah otobüsten iner inmez simitçiye doğru yola koyulurum. İş yerime 15-20 adım uzakta olan Simitçide fırından yeni çıkmış simitlerin kokusu iyice açıktırır beni. Sabah ne kadar kahvaltı etsem de sıcak sıcak simit ve yanında bir çay içmek güzel bir keyiftir benim için…
Her sabah olduğu gibi simitçiden yalnızca 1 tane simit alıyorum. Simitçideki kasiyer kız her ne kadar yüzümü tanısa da simitleri önce kağıt pakete sonra poşete koyan arkadaş beni her sabah çıldırdıyor. Poşetlere karşı daha doğrusu plastik poşetlere karşı garezim olduğunu belirtmek isterim. Burada konuyu bir kenara bırakıp sizlere ufak bir bilgi vermek istiyorum.
Poşet kullanmayı hiç sevmem. Plastik poşetlerin çevreye verdiği zarar, pisliği gibi birçok nokta yüzünden mecbur kalmadığım sürece poşet kullanmak istemem.
Simitçi ise 1 tane dahi simit alsanız bile ilk önce kağıt pakete ardından plastik poşete koyar. Her sabah olduğu gibi tezgâhtaki arkadaşa “Poşet İstemiyorum.” diye üstüne basa basa belirtirim. Genelde kasiyer arkadaş hep aynı hanım. Sadece tezgahtardaki çocuk değişiyor. Onlarda zaten 3 kişiler her 3’üne de aynı şekilde her seferinde ikaz ediyorum.
Lütfen Poşete Koymayınız..!
Her seferinde ikaz etsem de yinede simiti kağıt pakete sonrada plastik poşete koyup veriyorlar. Bende onlara inat her seferinde poşeti çıkartıp tezgahın üzerine bırakıyorum. Bazen kasiyer kız dayanamayıp benden önce davranıyor ve poşeti çıkartıp veriyor. Fakat tezgahtaki arkadaşlara 4 aydır bir türlü Poşete koyma..! demekten dilimde tüy bitti. Ulen her sabah geliyorum. Her sabah 1 tane simit alıyorum. Her sabah aynı saatte geliyorum..!
İnsan bir utanır yahu..!
Kasiyer kız utanıyor ama tezgahtaki arkadaşlar bir türlü öğrenemedi… İnatla ve inançla yine pazartesi günü tezgahtar arkadaşı uyaracağım. Fakat onun kulağı benim kulağımdan daha sağır koyarken uyarmama rağmen bir hışımla poşete geçirip simiti verecek… Yanarım yanarım buna yanarım..!
Madem kağıt pakete koyarsın neden tekrar poşete koyma ihtiyacınız var? Yazık değil mi o kadar poşet 500 yıl çevreyi kirletecek? Hadi tamam müşteri prensipleriniz vs… anlarım ama..! Ben hiçbir zaman poşeti kabul etmedim. Her sabah gözünüze sokarak poşeti tezgaha bırakıyorum….
Bakalım pazartesi yeni bir günde yeni bir simit çay faslından önce bir poşet krizi daha yaşayacağım… Sağlıcakla kalın, başınızı ağrıttım…
O arkadaş blogu bu yazıyı okusa bir daha yapmaz eminim 😀
çok güzel ya 🙂
Okusada yine poşete koymaya devam edicek. Diğer insanlar poşet vermediği zaman bu arkadaşımıza kızdıkları ve bu arkadaşımızda beynini kullanmaktansa standart makine gibi herkese aynı davranışı göstermeye devam edicek. Sert akılda kalıcı bir çıkış yapmadığınız sürece uyarmaya devam ediceksiniz.
Not : Aynı sorunları bende yaşadım. Uyarılma, kişinin aklında kalması için özellikle dikkatini çekerek (Poşetin zararları pek akıllarında kalmıyor.) hatta patronları ile görüşerek başabiliyorum.
Müşteriden “neden poşet vermediniz” veya üstlerinden “neden poşet vermedin” sorusunu duyma korkusundan sanırım bu davranışları. Ben de her gün öğlen yemeğimde sadece ana yemeğimi değiştirerek seçerim. Çorba – başlangıç aperatifleri, salata ve tatlı hep aynıdır. Ama 4 aydır bunu bir türlü kabul ettiremedim.
Belki artık muzipligine yapıyordur 🙂