Bugün evden çıkarken havanın güzelliğine aldandığım için pek sıkı giyinmemiştim. Pendik’e geri dönüş epeyli uzun bir yoldu. Üzerimde bir gömlek hırkam vardı. Hatun sağ olsun hırkayı zorla giydirmese eve gidene kadar soğuktan donabilirdim.
Dönüş yolunda E-5 Bostancı köprüsünde indim ve köprünün altında minibüs beklemeye başladım. Hava o kadar soğumuştu ki soğuğu iliklerime kadar hissedebiliyordum. Geç saat olması sebebiyle minibüsler pek sık geçmiyor. Bekledikçe artık kış geldi diye kendi kendimi motive etmeye çalışıyordum. Tam bu sırada 14-15 yaşlarında bir çocuk fark ettim. Koşarak yanıma doğru geldi. Otobüs bekliyormuş gibi bir hali vardı. Kafamı E-5’e çevirdiğimde Ulusoy’un kocaman otobüsünü gördüm. Otobüs kaldırıma doğru yanaştı ve yolcular için kapıları açtı.
Genç otobüsün en arkasına gitti ve otobüsün arkasında beklemeye başladı. Üşüdüğü belliydi yırtık bir gömlek altta kot pantolon gömleğin kollarını avuçların içerisine doğru büzüştürmüş sağa sola doğru dönüyordu.
İçim acıdı…
Ufaklık etrafında dönmeye başlayınca iyicene meraklandım. Zaten otobüs biraz geri gitmeye falan kalksa otobüsün altında ezilip gidecekti. Yanına doğru emin adımlarla ilerlerken “Soğuktan donacak şimdide otobüsün altında kalacak” diye kendi kendime söylenmeye başlamıştım. Yanına yanaştım ve
_Üşüyorsun sanırım sana hırkamı vereyim?
_Yok, ağabey ısınıyorum şu an…
Ben soğuktan donarken ufaklığın “Yok ağabey ısınıyorum şu an” diye cevap vermesine hemen kafamda bir kurgu oluşturup “Kesin tiner falan çekmiştir” diye yargılama yapmıştım. Çocuğa şaşkın gözlerle bakarken bir yandan yaklaşırken bir yandan da hırkamı çıkartıyordum. İstemese bile sırtına giydirmeye niyetim vardı. Bu sırada koca otobüs harıl harıl gaz vermeye başlamıştı. Egzozdan çıkan duman resmen boğazımı tıkıyordu.
İşte o anda fark ettim…
Hava mı bir anda ısındı diye tuhaf bir hisse kapıldım. Bacaklarımdan yukarıya doğru sımsıcak bir hava esmeye başlamıştı. Ne oluyor derken fark ettim. Otobüsün kocaman egzoz çıkışlarından çıkan hava beni ısıtmaya başlamıştı.
Evet, çocuk doğru söylüyordu.
Bana “Yok ağabey istemem şu an ısınıyorum” diye cevap vermesinin sebebi buydu. Ufaklığın aslında otobüsün hemen arkasına egzoz borusunun yanına geçmesinin sebebi birazcık olsun ısınmakmış. Bunu fark ettiğimde egzoz borusundan çıkan karbondioksit gazı boğazımda bir katman oluşturmuştu. Artık nefes alırken zehirli hava soluduğumun hatta nefes almakta zorlandığımı fark ettim.. Ufaklığa döndüm ve gülümsedim.
Akıllı çocuk…
Birazcık da olsa iliklerime kadar işleyen soğuk havada ısınmak için kendine göre bir yöntem geliştirmişti. Fakat zehir soluyordu. Her gelen otobüsün arkasına geçerek ısınıyordu. O’na dönüp.
_ “Burada durma zehirlenirsin.”
Diye seslensem de beni kâle almadı. Hiçte umurunda değildi. O’nun tek derdi birazcık olsun ısınmaktı. Ben daha fazla dayanamayıp İ.E.T.T durağına doğru geri çekildim. O sırada uzun yol otobüsü hareket etmeye başlamıştı. Otobüs gittikten sonra ufaklık tekrar köprünün altında bir yere çömeldi ve beklemeye başladı.
Evet, bir sonraki otobüsü bekliyordu.
En azından bu sefer bir hırkası vardı ama dondurucu gece soğuğu, insanın kalacak yeri olmaması belki de aç olması aklımdan bin bir türlü olasılık geçiyordu. Sonra dönüp “Ulan ne gelmez minibüsmüşsünüz. İstemesek dat dat korna çalıp dibimize yanaşırsınız” diye Gebze-Harem minibüsçülerine sitem ediyordum.
Birkaç dakika sonra başka bir uzun yol otobüsü durağa yanaştı. Muavin hemen atlayıp bagaj kapaklarını açarken ufaklık çoktan otobüsün en arkasına geçip egzoz borusuna arkasını dönmüştü. O’na birkaç dakika daha ısınma fırsatı gelmişti ama egzoz borusundan çıkan zehirli havaya daha ne kadar katlanabilirdi ki?
Zehirlenmek mi? Yoksa üşümek mi?
İkisi arasında bir tercih yapmıştı bile aslında farkındaydı. Akıllı bir çocuk olmasa bunu düşünemezdi diye derin düşüncelere daldım. Evet, her otobüs geldiğinde otobüsün arkasına geçip araba çarpmasına, otobüsün geri gelmesine, egzoz borusundan çıkan zehirli gaza meydan okuyordu. Farkındaydı ama yapabilecek başka bir şeyi yoktu sanırım…
Sosyal devletin gereği olarak eğitimde fırsat eşitliği gibi bir kavram bile var oysa.
Allah onlara da sabır versin ne diyelim..
Allah yardım etsin. Sosyal devlet diye bağıranların okuması lazım. Adam aç be, ısıncak imkanı bile yok…