Ağlamak Zorunda mıyız?

Sosyal medyada… Son yıllarda sosyal medyada pr dediğimiz şey moda oldu.. Olsun olmaya da devam etsin, lazım, her markaya olduğu gibi her kişiye, sanatçıya, siyasiye ve daha nicelerine de lazım. Hatta ve hatta, biz bireylere de lazım. Amma ve lakin her popüler işte olduğu gibi PR yapacağız diye; işin suyunu çıkarmaya başlamadık mı?

Son birkaç yıldır bence yakınılan en önemli konulardan biridir sosyal medyada iletişim çalışmaları… İş markalar açısından çığrından çıktı, hoş kontrol eden, çok güzel yapanlar da var haklarını yememek lazım. Pazarlama mecrası olarak kullanmak eyvallah da o açtığınız marka hesapları iletişim, pr, pazarlama yerine, teknik destek birimine dönüşmedi mi? Artık o hesaplara gelen bildirimler teknik destek sorunları, talepleri değil mi?

Mesela doğru düzgün internet hizmeti alamıyorsunuz. Müşteri hizmetleri yardımcı olmuyor, defalarca telefon açıyorsunuz yok… sorununuz çözülmüyor! Hemen internet hizmeti aldığınız ISP’nin Twitter hesabına sallamaya başlıyorsunuz…

Ya da bir ürün aldınız hatalı çıktı, iade almıyorlar ve müşteri hizmetleri hiçbir şekilde size yardım etmiyor. Sanki tek elden emir almışlar gibi ve günlerce uğraşmanıza rağmen hatalı ürünü geri iade edemiyorsunuz…. Hemen açıyoruz Twitter’ı…

Allah belanı versin @….

Sonrasında eşe dosya RT bastırıyorsunuz. Hatta sıkı bir tanıdığınız varsa “@Fenomen arkadaşım bir RT bassana, senin bir milyon takipçin var. Şu internet sorunumu çözsünler…” RT ardından…

Hoop müşteri hizmetleri sizi arıyor, sorunu çözüyor üstüne üstlük hediye bile veriyor!

Olmadı? Bir milyon takipçili @Fenomen tanıdığımız yok, o zaman ne yapıyoruz? Hemencik ISP’nin CEO’sunu @Mention‘a alıp verip veriştiriyorsunuz.

Lan koskoca CEO’nun PR’ına kastediyor bu herif, çabuk çözün!

O da olmadı en kötü sahte hesaplardan basıyorlar RT’yi FAV’ı…

Velhasıl kelam telefonda 3 gün 3 gece uğraşıp çözemediğiniz bir sorunu @Fenomen ile veya @CEO hesabı ile @RT ile @FakeTakipçi ile on yüz bin kişiye ulaştırdığınız anda çözebiliyorsunuz…

Elbette ki koca ajanslar bunu yaparken, koca markalar bunu yaparken… Salak değiliz… Arkadaş biz de görüyoruz… Biz de aynı yöntemi kullanıyoruz.

Sonuç?

Evet sonuç olarak sorunumuzu çözebildiğimiz mecraya yüzümüzü dönüyoruz. Artık telefon açıp, müşteri hizmetleri ile saatlerce konuşmuyoruz… Aç Tweet at, çözülsün sorun!

Ben mi? Ben halen daha eski kafalıyım… Sorunum 3 gün boyunca telefondaki müşteri hizmetleri tarafından çözülmezse Twitter’da verip veriştiriyorum. Sanırım boşa uğraşıyorum çünkü çözmeyecekler…

Çünkü markaların, kocaman markaların @Twitter hesapları aslında birer DESTEK HESABI haline geldi. Hatta dikkat edin, bazı markalar @Marka_Destek şeklinde hesap bile açmış yıllardır “teknik destek krizleri” yönetmeye çalışıyorlar…

Olm bu sizin suçunuz!

Telefonda sorunumu çözmeyip, sosyal medyada @Fenomen RT bastı diye sorunumu 5 dakikada çözüyorsanız hiç kusura bakmayın hak ediyorsunuz! Canlı destek hattınız benim sorunumu çözmüyorsa kapatın, boşuna para vermeyin o mecraya! Artık o mecra pazarlama değil, satış hiç değil, PR’mı yalan oldu… O hesap artık teknik destek departmanı haline geliyor. Olsa olsa PR’ın karizmasının çizilmesini dibinden döndüren teknik destek hesabı oluyor…

Neyse lafı çok uzattım yine… Dönelim ağlama mevzusuna…

Son zamanlarda, sıklıkla sosyal mecralarda şunu görmeye başladık…

Bir çocuk ağlıyor video çekiyor. Bugün benim doğum günüm koronadan kutlayamıyorum… Hooop basıyor herkes duygusal yüklü RT’leri…

Hooop bir de bakmışsın ki belediye başkanı koşa koşa gitmiş o minnacık çocuğa doğum günü hediyesi, pastası, oyuncağı göndermiş. Sonra dijital ekranlarımızda görmeye başlıyoruz siyasi abimizi, ablamızı, markamızı, CEO’muzu, belediye başkanımızı, müdürümüzü…. vs…

Eyvallah güzel hareket kral hareket?

Baksana lan çocuğun yüzü güldü!

Helal olsun başkanıma be!

Ulan markaya bak sesimizi duydu çocuğu sevindirdi…

Öyle mi? Hiç kusura bakmayın, ben öyle düşünmüyorum!

Evet belki pr gözlüğü ile baktığımız zaman kral bir hareket… Belki pazarlamada güçlü bir oyuncak… Belki de kişisel PR için bir numaralı, başarılı bir reklam…

Yok yok hiç öyle değil…

Şimdi bu yıllardır yapılan bir şey. Sesimizi duyuruyoruz yöneticiler, markalar, başkanlar, zenginler bir şekilde sesimizi duyuyor ve yardım ediyor. İşin içinde “çocuk” olmayınca kral hareket… İşin içinde “çocuklar” olmasa çok kral hareket… Ya ne bileyim için içinde çocuk olunca biraz…

Ya bu tarz durumlarda çocukların başrolde olması beni gıcık ediyor… Bilmem belki de ben hatalıyım ancak…

Ancak bir düşünsenize… 80 milyon nufüsa sahip bir ülkede yaşıyoruz ve ülkemizdeki nufüsun 20 milyonu çocuk…

Hani yardım yapmayı bir kenara bırakıyorum. Yardım çok özel bir durum. Hoş yapılan yardımın da sosyal medyada bas bas bağırılarak reklam ve pr için kullanılması hoş bir durum değil ama… Günümüz internet dünyası bunu ŞART koşuyor, sanki anayasanın birinci maddesi gibi…

Yardımı bir kenara koydum.

Bir video izliyorsunuz çocuğun gözlerinden yaşlar dökülüyor… Benim doğum günü partim yok? Öbürü çok zeki ve iyi bir eğitim almak için mikrofon karşısına çıkıyor 40 yıllık İlber Ortaylı edası ile… Diğeri nin kedisi kaçmış, o minnacık canımı versem yerine koyamayacağım gözlerinden şelale gibi akıyor yaşları ve akarken isyan ediyoruz “Bulutlar ağlasın, sen gül güneş doğsun yeniden…” diye… Basıyoruz RT’yi…

Sonra bir bakıyoruz ki o çocuğu mutlu etmiş bir zengin, bir başkan! bir muhtar adayı, bir marka!

Amma ve lakin dayanamıyorum ve isyan ediyorum yine…

Ya arkadaş bu ülkede 20 milyon çocuk var.

Bu çocukların büyük bir kısmının gözü yaşlı…

Bu çocukların çoğu doğum günü pastasını geçtim hediyesi almamış!

Bu çocukların çoğunun telefonu bile yok sosyal mecralara tweet atmak ne ki?

Bu çocukların gözlerinden akan yaşlar ne olacak? İki tane fenomenin @RT yapıp binlerce insanın isyan etmesiyle mi harekete geçmeliyiz?

Ya birinizde şu çocukları mutlu ederken Tweete bakmayın, gidin göz yaşlarını silin, ama videoya çekmeyin… Anne babasına da tembihleyin Tweet atmasınlar…

Böyle bir paylaşım görünce duygularıma hakim olamıyor ben de basıyorum RT’yi…

Sonra derin derin düşünmeye başlıyorum. Peki diğer çocuklar? Çünkü onların sevincini diğer çocuklar da görüyor… Çünkü o kadar çok paylaşıyoruz ki bir şekilde onlara kadar gidiyor… Belki telefonu yok görmüyor ama duyuyor birilerinden…. Peki onların da mutlu olmaya hakkı yok mu?

Benim de hatam var, sizin de hatanız var… Ancak bu konuda en büyük hatayı bana, size, onlara değil…

Markalarda, Siyasilerde ve bilimum PR peşinde koşanlarda buluyorum. O yardımı yaparken video çekip paylaşan ağabeylerimizde, siyasi figürlerimizde ve onlara bu fikri veren ajanslarımızda buluyorum…

Bilmem ki belki de yanlış düşünüyorum?

Sonuçta yüzlerce yıllık bir atasözümüz var. Ne demiş atalarımız?

Ağlamayana meme yok!

O zaman fırsatı bulduğumuzda ağlayın!

O zaman 20 milyon çocuğa sesleniyorum ayağına diken batan bas bas bağırsın ve Tweet atsın… İmkanı olmayan da komşusuna video çektirtip Tweet atsın…

…bakarsınız belki markaların dijital pazarlama için açtıkları sosyal medya hesaplarının @Teknik_Destek hesaplarına evrilmesi gibi….

Bakarsın belki, bakarsın belki de o koskoca markaların CEO’ları, o koskoca siyasilerin, o koskoca kişisel PR peşinde koşan “ünlülerin” ve “ünlü olma çabasındakilerin” Twitter hesapları…

…kişisel pr peşinde koşanların hesapları… bir anda @Sosyal_Yardım hesaplarına döner? Kim bilir belki de onlar kocaman sosyal yardım dernekleri kurmak zorunda kalırlar?

Ağlamayana bu ülkede hiçbir zaman meme vermediler… -ki bu saatten sonra memeyi ağzınıza tutarken video çekip @Tweet atmadan da rahat edemeyecekler.

Tweet atarak da atmadan da yapılan yardımlara destek olmaya devam… Ama bu benim içimde kalan küçük bir isyan….

Yorum yapın