Geçenlerde Avea’nın davetlisi olarak Blogger Base’de “Bir Sohbet Var” etkinliğine katıldım. Kendilerine bu güzel etkinlik için teşekkürlerimi ileterek sözlerime başlamak isterim. Etkinlikte Ahmet Hakan Coşkun, Fatoş Karaarslan ve Timur Sırt konuk olarak yer alıyordu. İlk soru olarak bugünkü gazetecilik ile 5 yıl önceki gazetecilik arasındaki fark soruldu. Güzel bir sohbet başladı. Geleneksel Medya ile Sosyal Medya’nın bugünkü durumu ile geleneksel medyayı nasıl etkilediği konusunda konuklarımız bilgiler vermeye çalıştı.
Sayın Timur Sırt’ın konuşmaları beni tatmin etmeye başlamıştı ki konu birden dönüp dolaşıp Sosyal Medya vs Geleneksel Medya biçimine taşındı. Sosyal Medya hakkında Timur Sırt, Ahmet Hakan ve Fatoş Karaarslan bilgilerini bizlere sunmaya çalışırken Sosyal Medyanın bu kadar büyük bir etki sağladığı söylemleri arasında şu soruyu yönelttim.
Acaba sizlerin gözünden bakınca biz bloggerlar nasıl gözüküyoruz?
Acaba sosyal medyayı bu kadar etkin kullanmaya çalışırken, bloggerların ne kadar değerli içerik ürettiğini, onların gözünde bir yeri olup olmadığını sormadan geçemezdim. Ahmet Hakan’a ilk olarak bu soruyu yöneltmiştim. Kendisi elbette bütün bloggerları okumadığını fakat kendi izlenimleri olarak değerli bir içerik görmediğini belirtti. Aynı şekilde Sayın Timur Sırt’da görüşlerini belirtti. Kendilerinden en azından birkaç istisna olabileceğini duymak isterdim. Fakat göremedim…
Demek ki biz blogger arkadaşların daha çok ekmek yemesi lazım. Ya da birilerinin gözüne gözüne değerli içerikleri sokmak mı gerekiyor? Neden gereksin ki? Biz elbette ki part time ya da full time olarak yazmaya devam edeceğiz. Belki bazılarımız bu işi kısa bir süre sonra bırakacak. Belki de birileri yazmayı hiç elden bırakmayacak. Ne olursa olsun Sosyal Medya’nın ne kadar büyük etkileri olduğunu da görüyoruz. Blogger arkadaşlar da bu etkinin bir bacağı olarak yerlerini sürdüreceğine eminim.
Ben her ne kadar da konuklarımızın bizlerin nasıl davranması gerektiğin, nasıl yazması gerektiğini, onları tecrübelerini anlatmalarını beklesem de konu benim beklediğim gibi yönelmedi. Ahmet Hakan’ı da kaçırtmak da niyetimiz değildi. Hatta peşinden kapıya çıktım ama maalesef ki yetişemedim.
Fatoş Hanım’ın birkaç dakika önce Twitter gündemine değinmesi ve ardından içerik üretenlere daha doğrusu sosyal medyanın gücüne değinmesi üzerinde bir soru da kendisine yönetmiştim. Acaba biz blogger’ları nasıl gördüğünü merak etmiştim. Kendisine biz blogger’ların büyük bir kısmının part time olarak çalışırken hobi olarak blog yazdığını Nadir de olsa Sabri Küstür gibi bazı arkadaşlarımızın ise işlerini bırakıp tamamen bloglarına odaklandığını ve hatta geçimini blogundan kazandığını belirttim.
Fatoş Hanım ise bu işin birçok kişi tarafından bir heyecanla başlanıldığını fakat bir süre sonra bırakıldığını belirtti. Ardından da bu işi hobi olarak sürdürürsek öylece kalması gerektiğini profesyonel olarak yapacaksak bu işin bir yere gitmeyeceğini ve ömrünün kısa olacağını söylemesi beni birazcık şaşırttı.
Aslında haklı blog yazmaya bir hevesle başlayanların büyük bir kısmı bir süre sonunda yazmayı bırakıyor. İçerik üretmek gerçekten de zor iş. Fakat bu işi profesyonel hale getirmek isteyenlerin bir süre sonra bu işte patlayacağını söylemek biraz farklı bir sonuç değil mi? Bir diğer değindiği nokta ise part time olarak bu işi sürdürürsek öylesine devam etmesiydi. Hobi olarak yazmak daha da uzun ömürlü olacaktır. Kısmına da kesinlikle katıldığımı söyleyebilirim. Yine de bu işi tam zamanlı yapan arkadaşların başarılı olacağına bir umut gözü ile bakmaya devam edeceğim. Aynı zamanda da hobi olarak yazanların büyük yerlere gelebileceğini düşünmeye devam edeceğim.
Bir ara da Sunipeyk işe el attı ve Twitter’ı onların geleneksel medya gibi tek taraflı kullandığını belirtti. Haklıydı. Konuklar tarafından da bu söylemine hak verildi. Neyse söz döndü dolaştı artık gazetelerin Twitter Trending Topic listesini göz önüne almaya başladığı söylemlerine kadar ilerlemişti. Ben ikinci sorumu sorduğumda Sayın Ahmet Hakan toparlanmaya başlamıştı.
Sonuç olarak tam sohbet havası sarmaya başlamışken Sayın Ahmet Hakan’ı kaçırttık. Kendisine saygılarımı sunarım. Henüz belki Sosyal Medya ülkemizde geleneksel medyayı yıkacak bir duruma gelmediğinin üstüne basıldı. Fakat hiç kimse bu işin birlikte yürütülerek başarılı olacağını söylememesi dikkatimi çekti. Okan Bayülgen’in yaptığı da bu değil mi? Haftada 4-5 gece program yapıyor ve her programı Twitter’da Trending Topic listesine giriyor. Neden mi? Çünkü kendisi geleneksel medyayı sosyal medya ile bütünleştirerek program yapmakta. Sosyal medyayı bir kenara atmıyor. İkisini birlikte, iç içe yönetiyor. Bazen Sosyal Medya’nın program üzerinde o kadar büyük bir etkisi oluyor ki söylenilenlerin ve tartışılan konuların yönü bile Sosyal Medya tarafından belirlenebiliyor.
Geceye birlikte gittiğim Erdal Erdoğdu arkadaşım da tam bu konunun üstüne basmış. Klasik Medya Mı? Sosyal Medya Mı? başlığı ile yazdığı yazı ile etkinlik gecesinden önemli gördüğü noktaları dile getirdi. Okumanızı tavsiye ederim.
Bakalım bu kadar göz önünde tutulan sosyal medya içerisinde değerli içerik ne zaman görülmeye başlanacak? Daha doğrusu bu işi birlikte kimler yönetebilecek? Kimler başarılı olacak?