Merhaba arkadaşlar bugün Lokomotif iletişim sanatları tarafından bana ulaştırılan bir hediyeden bahsetmek istiyorum. Biz bu toprakları seviyoruz… Gübretaş
Kutunun üzerinde “Biz bu toprakları seviyoruz” Yazısı dikkatimi çekti. Hemen altında GÜBRETAŞ yazıyordu. Bu kutuyu açtığımda mendil içerisine sarılmış bir hediye ile karşılaştım. Eskiler bilirler mendil içerisine hediyeler konulurdu. Eski bir geleneği tekrar canlandırılması açıkcası çok hoşuma gitti.
Dikkatlice ve özenle sarılmış mendili açtığımda karşımda Aşık Veysel duruyordu. Haberlerde yada internette okumuşsunuzdur. Aşık Veysel’in hiç duyulmamış parçalarını gün ışığına çıkartmışlar. Aşık Veysel’in dilinden Toprağa çalan türküler başlığıyla bir albüm piyasaya çıktı. Kutunun içerisinde işte bu albüm beni karşıladı.
Aşık Veysel’in, bu topraklar için unutulmaz parçaları vardır. Hepiniz dinlemişsinizdir. Benim sadık yarim kara topraktır parçasıda bu toprağa yazdığı en büyük eserlerinden birisidir. Gübretaş firmasıda ticari başarısına Aşık Veysel ile katmadeğer katmak istemiş. Bu topraklar için tarımsal verimliliğini artırmak ve bu ülkenin yetiştirdiği bu topraklarda büyüyen sanatçılarımızdan Aşık Veysel’e vefa borcu olarak görmüş böyle bir kampanya başlatmışlar.
Gübretaş firmasından Sayın Mehmet Koca‘ya böyle bir projeyi hayata geçirdikleri için ve böyle bir proje ile bu toprakların önemini bizlere tekrar hatırlattıkları için teşekkür etmek isterim.
Gübretaş hakkında :
Gübretaş bugün “Türkiye’de öncü, dünyada markalaşmış bir dev şirket olmak” vizyonuyla yoluna devam etmekte olan yarım asırlık bir firma Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarından birisi diyebilirim. Gübre Fabrikaları Türk Anonim Şirketi 1953 yılında tarım sektörüne kimyevi gübre girdisi tedarik etmek amacıyla kuruldu. O tarihten bugüne sektöründe hep öncü rolünü üstlendi; Türkiye’nin ilk kimyevi gübre fabrikasını kurdu, ilk fosforlu ve kompoze gübresini üretti.
Ülkemiz doğalgaz, fosfat kayası, potasyum tuzları gibi hammaddelere sahip olmadığı için kimyevi gübre sektörü tamamen yurtdışına bağımlıdır. Gübretaş Karadeniz havzası ülkeleri başta olmak üzere, Ortadoğu’dan ABD’ye, Avrupa’dan Kuzey Afrika’ya kadar dünyanın farklı bölgelerinden ürün ve hammadde tedarik etmektedir. Gübretaş’ı pazarda güçlü kılan yönlerinden biri de büyük ve yaygın bir bayi ağıyla hizmet veriyor olmasıdır. Çiftçilerimiz Gübretaş markalı ürünlere Türkiye’nin 2800 noktasından ulaşabilmektedir.
Gelelim bu güzel hediyeyi bana ulaştıran Lokomotif iletişim sanatları firmasına. Pazarlama Müdürü Arzu Cihangir kutuyla beraber banada bir kart göndermiş
Özelliklede hediyeleri için Arzu Hanım’a teşekkürü bir borç bilirim. Birazda sizlere Lokomotif Communication Arts’dan bahsetmek istiyorum.
Üzeri T.C mühürlü değişik bir kart mühürü açtığımda Hicaz Demiryollarının haritası ile karşılaştım.
Yüz yıl önce
İstanbul’dan kalkan bir lokomotif ilk kez Medine’ye ulaştı.
Tarihi dönüştüren iki şehir, azmin ve inancın demirden kollarıyla birbirine bağlandı.
İmkansız denilen bir hayal gerçekleştirilmiş, aşılmaz sanırlan mesafeler aşılmıştı.
Yüz yıl sonra
Yeni bir yılın başında, İstanbul’da bir lokomotif, hayalleri olan yeni yolcularını bekliyor…
Güzel bir yazı gerçektende. Hicaz demiryollarını biliyorsunuzdur ?
Hicaz Demiryolu, II. Abdülhamit tarafından 1900-1908 yıllarında Şam ile Medine arasında inşa ettirilen, Osmanlı İmparatorluğu‘nun İstanbul’dan başlayan demiryollarının bir bölümüdür. Demiryolunun teknik işlerinin başında Alman mühendis Meissner bulunuyordu.
Hicaz Demiryolu özellikle İstanbul ile Kutsal Topraklar arasındaki ulaşımı güçlendirmek için yapılmıştır, bu bölgelere taşınacak askerlerin ulaşımının kolaylaşması, hacıların daha güvenli bir şekilde hacca gidip gelmesi ve Arap ülkelerinin ekonomik gücünü yükseltmek öncelikli hedeflerdir. Ancak Alman mühendislerinin çalışması özellikle Almanya’nın Berlin şehrinde başlayıp İstanbul üzerinden geçerek Hicaz bölgesine ulaşımı kolaylaştırması istekleri üzerinedir. O dönemde Mısır İngilizlerin işgali altındadır ve Süveyş kanalı kontrolleri altındadır. Almanların ileride İngilizlerle Mısırda doğrudan Osmanlı topraklarında üzerinde açmayı planladkları bir çephe için en kısa yol bu demir yoluyla olacaktır.
Özelliklede teknik eleman bulunmaması bu yüzden yabancılara bağlı kalmamız özelliklede yabancıların çok fahiş fiyatlara iş gücü sağlamaları bu projenin yabancılarla yürümeyeceğini görmesi Abdulhamit’in bu projeyi halkı ile kendi insanları ile bitirmeye itmiştir.
Demiryolunun inşası 1900 yılında başlamıştır, yapımında çoğunlukla Türkler ve bölge işçileri çalışmış, ama bunun yanında Almanların teknik tavsiyeleri ve destekleri de alınmıştır, bir çok Alman mühendis de yapımda görev almıştır. Aynı yıllarda yapılan bir diğer demiryolu da Berlin-Bağdat demiryoludur.
Yapımından sonra ise sıkıntı yaşanmıştır. Özellikle soygunculukla ve Hacı kafilelerini yağmalamakla geçinen Arap kabileleri bu sefer demiryolunu hedef almış, bölgedeki halk ise çokça traversleri söküp kendi işlerinde kullanma girişiminde bulunmuştur.
II. Abdülhamid Han, demiryolu hattı mukaddes belde Medine’ye ulaşınca, Resulullah’ın rûhaniyetini rahatsız etmemek için rayların altına keçe döşenmesini istemiş, 5-6 km’lik bir güzergahta sessiz lokomotifler çalıştırılmasını emretmiştir. Trenin hızı o döneme göre mükemmel sayılan 40-60 km/s arasında idi. Fakat hedefteki ulaşım noktası olan Mekke’ye kadar uzatılamamıştır.
II. Abdülhamit Han’ın Peygamber sevgisi ve saygısıda tarihin arasından bize ders veriyor. İşte saygı budur…
Lokomotif İletişim Sanatları’nın bu güzel kartı içinde çok çok teşekkür etmek isterim. Umarım İstanbul’da bir lokomotif hayalleri olan yeni yolcular onlara destek olacaktır…
Birazda tarih’ten bahsettikten sonra CD ‘yi dinlemeye başlayalım.. Sizlere bir sonraki yazımda Aşık Veysel’in yeni albümünden bahsedeceğim…
“II. Abdülhamid Han, demiryolu hattı mukaddes belde Medine’ye ulaşınca, Resulullah’ın rûhaniyetini rahatsız etmemek için rayların altına keçe döşenmesini istemiş, 5-6 km’lik bir güzergahta sessiz lokomotifler çalıştırılmasını emretmiştir” işte bu benim ejdadım…
Bizim buralarda da anlatırlar; o zaman Medine’de çalışan işçiler ses çıkaracak her türlü alete keçe sararlarmış, ses çıkararak Resulullah’ı rahatsız etmemek için. Dünya kelamı konuşmamaya gayret ederlermiş.
Bu arada o mendile sarılı olan yılbaşı hediyesimi 🙂 Bizi bir ajanda bir kalem ile kandırıyorlar 🙂
Çok güzel bir değerlendirme olmuş. Teşekkür ederim Teakolik.
@mcakir
İşte bizim ecdadımız.
@Arzu
Bana bu güzel hediyeyi gönderdiğiniz için asıl ben teşekkür ederim.
mrb ben bursa inegölden sizlere yazmaktayım özellikle bizler biliçsiz meyve ve hububat yetiştiroz babadan kalma ben sizlerden bir isteğim toprak analizi ve nasıl bir gübreleme yapmamız gerekir bizde bağ armut şeftali ve buyday ve beyaz çekirdek yetişmekte biz hangi meyveye hangi hubata ne gübresi atacağımızı bilmiyoruz sizlerden bir ricam bizleri bilgilendirmeniz SAYGILARIMLA