Twitter, Youtube, Facebook, Microsoft, Google… Dünyanın en büyük sosyal ağlarına ve platformlarına sahip sistemler! Bu sistemler o kadar genişledi ki, kendi ülkeleri ile kalmayarak birer Çin, birer Rusya olacak kadar büyüdüler!
Evet Facebook şuan hem gelirleri ile, hem de üye sayısı ile kocaman bir Rusya olarak görülebilir. Aynı zamanda da birer devlet gibi anayasaları var! Üye olurken bize onlarca, hatta yüzlerce kelimeden oluşan kocaman anayasalarını imzalattırıyor, dijital dünyada bu platformların birer üyesi (vatandaşı) olmak istiyorsanız bu sözleşmeleri kabul etmek zorunda kalıyorsunuz.
Eğer kurallarına karşı gelirseniz vatandaşlığınızı kaybedebiliyorsunuz!
Eğer kurallarına karşı gelirseniz hesabınız anında kapatılabiliyor…
Eğer kurallarına karşı gelirseniz sizi cezalandırabiliyorlar!
Eğer kurallarına karşı gelirseniz ban, spam cezası ile iletişiminizi kesebiliyorlar…
Evet yanlış duymadınız bu platformlar o kadar büyüdüler ki, dünya ekonomisini kökünden sallayacak kadar para kazanıyor, dünyayı karıştıracak kadar büyük bir medya güçleri, teknolojileri ve halkları var…
Arap Baharı gibi devletlerin yıkılmasında, liderlerin alaşağı edilmesinde büyük rol oynayabiliyorlar! Amerikan borsasında hisseleri yüksek kar payları kazandırabiliyor…
Bizler de bu halklardan (üyelerden) biriyiz. Hepimizde birer Nüfus Cüzdanı veriyorlar. Aynen öyle! Nüfus Cüzdanı gibi tanımlandığımız ID’lerimiz var. Bu ID’ler sayesinde aynen devletlerin sabıka kaydı tutması ve doğumumuzdan ölümümüze kadar sicil kaydı tuttukları gibi birer ID alarak, hesaplarımızı kapatana kadar kayıt altında tutuluyoruz.
Kimse kalkıp, yok şu kayıt tutmuyor, yok bu kayıt almıyor demesin!
Hepimizin adli sicil kaydı gibi yüklediği fotoğraflar, giriş yaptığı ip adresleri, kişisel bilgileri, suçları (spam, bloke edilme), paylaşımları hatta bu dataların incelenerek, ölçülerek ortaya çıkartılmış davranış analizleri mevcut!
Hatta sanal polisleri var! Google’ın arama sonuçlarını inceleyen ücretli / ücretsiz çalışanları var! Facebook’un spam mesajları tespit eden ücretli / ücretsiz ekipleri var! Twitter’ın çakallık yapıp milletin hesabını çalanlara karşı teknik ekibi var…
Ülkelerin uluslararası anlaşmaları olduğu gibi Twitter, Facebook’un anlaşmaları ve sözleşmeleri de var!
Nasıl ki ülkeler diğer ülkeler ile iletişimde belirli anlaşmalara ve kurallara tabi ise aynen Twitter ve Facebook gibi platformların da kuralları, bağlı oldukları anlaşmalar var…
Bazı ülkeler onları birer ülkeymiş gibi dikkate alıyorken, bazı ülkeleri onları dikkate almayabiliyor! Nasıl ki biz Türkiye Cumhuriyeti olarak Ermenistan ve Güney Kıbrıs’ı tanımıyorsak, Twitter ve Facebook gibi platformlar da biz Türkiye Cumhuriyeti olarak onlardan bilgi talep ettiğimiz zaman “seni tanımıyorum!” diyebiliyorlar…
Artık böyle bir dünyada yaşıyoruz. Teknoloji öyle bir hale geldi ki, dijital dünyada elle tutulur, gözle görülür toprakları mayınlarla veya tel örgülerle çevrilmemiş olsa dahi, sınırları olan, kanunları olan, anayasaları olan kocaman ülkelerde yaşıyoruz…
Bu ülkelerde para harcıyoruz!
Bu ülkelerde para da kazanıyoruz… Sanal da olsa dükkan açıyor, vergi yerine farklı isimlerle kiralar ödüyoruz! Reklam veriyoruz, reklamlara tıklıyoruz. Alışveriş yapıyoruz… Bizlere sunulan online dünyadaki sanal oyunlara para harcayarak bu sanal ülkelerin para kazanmasını sağlıyoruz. Ekonomisini canlandırıyoruz… İçerik üreterek ürettiğimiz içeriklerden para kazanılmasını sağlıyoruz.
Bilgilerimizi satıyorlar, kiralıyorlar, kullanıyorlar! NSA gibi güçlerinin yetmediği yerlere kapılarını zorla da olsa açıyorlar… Güçlerinin yettiği yerde dur diyebiliyorlar!
Hatta bir oyun firması bu ülke içerisinde satış yapmak istediği zaman Facebook onlara, kazancınızın %10’unu sanki vergi alıyormuş gibi alabiliyor!
Bir firma ürünlerini satarken, Facebook üzerinde reklam vererek onlara para kazdırıyor, karşılığında da bu sanal ülkenin, sanal halkına hizmet ve ürün satıyorlar… Sanal dükkanlar açmıyor muyuz bu platformlarda?
Sanal yatırımlar yapmıyor muyuz? Sanal evler almıyor muyuz? Sanal paralar kazanmıyor muyuz? Sanal alışverişler yapmıyor muyuz?
İşin kötüsü, bir kıza “sabah nerelerde kahve içersin” sorusunu gerçek hayatta sorsak… Sapık sıfatını kabul eder, hatta üstüne tokat bile yerken… Foursquare üzerinde tüm dünyaya her sabah “Kozyatağı Starbucks’da kahve içiyorum” diye…
Kırmızı iç çamaşırı giyerim diye…
Spor arabaları severim diye…
Macera filmlerini beğenirim diye…
Evimin adresi şu diye…
Cep telefonum bu diye…
Aşkım beni terk etti diye…
Ben porno severim diye…
Ben silahlardan hoşlanırım diye…
Ben…
…tüm kişisel dünyamızı kendimizi, içimizi dışımızı, davranışlarımızı, beğendiklerimiz, küfür ettiklerimizi kısacası tüm özel yaşantımızı teslim etmiyor muyuz?
Belki de ülke olarak bu noktada yanlış yapıyoruz!
Onlara Türk halkının erişimini engellemeye çalışıyoruz. Yanlış yaptığımız nokta, onlara erişmek için sınırdan geçmeye gerek kalmıyor… Onlara erişmek için kendi ülkemizden pasaport çıkarmaya gerek kalmıyor… Onların halkı olmak için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ya da İrlanda vatandaşı olmak gibi bir zorunluluk kalmıyor…
Onlar kendi anayasalarına göre bazen 13+ yaş gibi kurallar koyuyor… Bazen küçük bir CHAPCA kodu ile bizleri vize sınavına tabi tutuyorlar…
Aynen bu şekilde… Onların milyonları geçen, milyarları bulan halkları var!
Bizler birkaç bilgi vererek bu halktan biri olmuyor muyuz?
Yalnız devlet kavramını sanal dünyada daha farklı, belki de hissetmeden yaşıyoruz. Yasaklar orada daha az, cezalar daha iyi… belki de bizi cezbeden yasakların az olması veya cezaların gerçek bir ülkedeki gibi, gerçekte değil de sadece sanal dünyada yaşanmasıdır?
Bizi cezbeden buradan kalkıp, Erzurum’a gitmek için harcanan zaman, para yerine birkaç tıklamada ulaşabilmektir? İletişimin gücüdür?… Her ne olursa olsun…
Onlara artık birer ülke, kocaman sermayeleri olan birer devlet gözü ile bakmak gerekiyor?
Çok doğru bir tespitte bulunmuşsun Hamza Abi..