TURKISH EXORCIST SEYTAN (1974)

Bu gün kardeşim bana bir video izletti sizinle paylaşmak istedim süper bir film Türk’lerin yani bizlerin çevirdiği ilk KORKU FİLİMİ TURKISH EXORCIST SEYTAN (1974) 74 … DEVAMI

Devlet TAKSİTLE Silah Satıyor ..!

Devlet taksitle silah satıyor MKEK Genel Müdürlüğü Kırıkkale’deki mevcut silah fabrikasında 42 ayrı özellikte tabanca stoklarını eritmek amacı ile 10 ay taksitle silah satış kampanyası başlattı.

ANKARA – Kredi kartları ile satış yapan kuruluşlar kervanına kamunun tek silah üretimi ve satışını yapan Makina ve Kimya Endüstrisi (MKEK) Genel Müdürlüğü de katıldı.

MKEK Genel Müdürlüğü Kırıkkale’deki mevcut silah fabrikasında 42 ayrı özellikte tabanca stoklarını eritmek amacı ile 10 ay taksitle silah satış kampanyası başlattı. MKEK tarafından yapılan açıklamada, tabanca satışlarında iki seçenek olarak peşin fiyatına indirimli ve banka kredi kartına satış uygulaması getirdi.

Kurumun Ankara ve İstanbul Satış Merkezlerinden gerçekleştirilecek olan silah satışlarında Ziraat Bankası, İş Bankası ve Akbank kredi kartları ile müşterilere silah satışı yapılabilecek. MKEK Genel Müdürlüğü’nün vadeli kampanyalı satışa sunduğu tabancaların fiyatları 600 bin YTL ile 2 bin 205 bin YTL arasında değişiyor.

DEVAMI

SpybotSD 1.4 Ücretsiz ve Türkçe

SpybotSD her zaman kullandığım çok iyi bir SPY avcısıdır. Sisteminize yerleşmiş tüm spyları tarar bulur ve yok eder. Sisteminizin rahat bir nefes almasını sağlar da … DEVAMI

SİZ BUKADAR SEVEBİLİR MİYDİNİZ????

Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez…. Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç… Birbirleriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında.

Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında…. Sırf birbirlerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra…
Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu… Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki…
Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü… Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağmen çocuk sahibi olmayınca, “bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur” diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler… “Senin için ölürüm” derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adam “Hayır, ben senin için ölürüm” diye yanıt verirdi hep… Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, “Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak….” Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, “Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma” Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı… Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten…. Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı.
Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde “satılık” levhası asılı olan. “Ne dersin, bu evi alalım mı?” dedi adama. “Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı…” “Sen istersin de ben hiç hayır diyebilir miyim?” diye yanıt verdi adam. “Amerika’daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı… Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık….” Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika’ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: “Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut…” Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, “Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat” diye dil döktü boş yere… Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği…

DEVAMI

Vahşetin Doruk Noktası ..!

Geçenlerde bir mail aldım ve bu video ile karşılaştım tam bir vahşet hatta Vahşetin doruk noktası diyebilirim. Gözlerime inanamadım.. Olamaz böyle birşey sanırım bunlar XXXK… … DEVAMI

DENEMELER -3

BU GÜNLERDE GÖKTEN ZEMBİLLE HATUN YAĞIYOR ..! Tabi bu başlık biraz ilginç gelebilir sizlere hemen açıklamasını yapayımda kafanızda bir soru işareti kalmasın … BİR AYRILIK … DEVAMI

DENEMELER-2

Yaş 27 sence çok mu geç ? Bir ilkbahar akşamı ılık ve rüzgarlı… yalnız ve sessiz bir genç yalnızlık o kadar derinden

işlemiş ki.. Hayatında ki insanlar o kadar değiştirmiş ki artık bir felsefe yada prensip diyebilirsiniz. “Tüm Sevda Acılarını

Taşırım Gönlümde Fakat …

… Yalnızlığımı Hiçkimseye Değişmem ” diyor. Güneş her akşam batıyor hersabah yeniden doğuyorsa tarih tekerrür ediyorsa en

büyük acılar yeniden kalbine saplanıyorsa neden olmasın ? Fakat bazen korku, korku o kadar işliyorki bedenine kalbindeki

belki onlarca değil birkaç kesik yetiyor geçmişe bir yolculuğa.. Elbetteki bir gün hayatında birisi olacak sonuna kadar

diyorlar sadece …

“GÜL”

17 yaş belki çok erken ? belkide tam zamanı bir aşk için öyle bir aşk ki dünya umurunda değil… sanki yeniden doğmuş

yeniden yepyeni birisi var karşısında .. Fakat her aşkın sonunda mutluluk yok ki olmadı da zaten sadece bir platonik olarak

kaldı.. Zaten daha ileriye gidemezdi onun için daha ilerisi karanlık acı dolu ve sessiz.. Fakat bir kor düştü kalbinin içine

sonra pencereleri sürgüledi.. Günler geçti aylar oldu o içindeki kor öyle bir alevlendi ki içine sığmaz oldu taştı o soğuk ve

karanlık kalbi yanıyordu alev alev sonuçlarına katlanmak zorundaydı ya katlanacak yada kendi yanacak ..
“Ah Ela gözlüm ah.. Sende olasın benim gibi…” Suçu neyse bir beddua belkide Haluk abi haklıdır. Ya sizce ?

“FERAH”

O yanmayı tercih etti alev alev yandı … Sonra o ateş söndü kül oldu… Yine eskiye döndü yine karanlık sessiz ve soğuk.

19 yaş daha iyi mi sizce ? yine aynı senaryo ne bir cesaret nede bir … tarih saki tekerrür ediyor..

Hani Sezen Aksu der ya “GÜLÜMSE” Belki şehre bir film gelir bir güzel … Ne iklim değişiyor nede karnın doyar.. Hadi

gülümse evet gülümsemek istiyor.

DEVAMI

Pearl Harbor un Bilinmeyeni.

  Pearl Harbor´u hatirlarsiniz.. Bilmeyenlere de geçen yillarda filmi ögretti. Japon uçaklari Amerikan donanmasini bir sabah ansizin bastilar ve tam 96 zirhliyi batirdilar.. Oysa Hawaii´deki … DEVAMI