Tık Haberciliği

Yazıyı ilk kullanan M.Ö. 3200 yıllarında bir Mezopotamya uygarlığı olan Sümerlilerdir. Tık haberciliği mi? Bizim yazılı medyanın keşfi değil. Ancak spam yapmak ve hit almak için aktif olarak kullanmaktadır. Yazı, bin yıl önce de vardı, şimdi de var. İnsanlık uzun bir süredir yazıyor ve yazmaya da devam edecek. Tık haberciliği ise son yıllarda türedi sanıyorum kurtuluşumuz zor…

Yazılı medyanın en iyi bildiği iş nedir?
Habercilik mi? Tık tık mı?

Gazetelerimiz, dergilerimiz çağın iletişim teknolojisine, Web 2.0‘a yenik düştü. Web 2.0 dünyası karşımıza geldiği andan itibaren yazılı medya için; büyük bir gelişim olacak, entegrasyon olacak, dijitale doğru evrileceğiz yorumları yapılırken; Türk yazılı medyası çağın iletişim teknolojileri karşısında sınıfta kaldı. Beceremedi! Eline yüzüne bulaştırdı! Bu sebeple Web 1.0 tarihin tozlu raflarında yerini almaya devam ediyor.

Tık Habercisi Tembel Çocuklar

İçinde bulunduğumuz çağın en önemli özelliği bilgiye erişimin çok hızlı olması ve etkileşimin (becerebilirseniz) son derecek yüksek olmasıdır. Baş döndürücü hızla ilerleyen dijital bir zamanı yaşıyoruz. Bilgi çağı diyen de var, bilişim çağı diyen de… Üstelik İnternet dünyasında yeni bir çağın kapıları aralamak üzereyiz… Bakın IOT cihazları karşımıza geldi. Robotları görmeye başladık. Akıllı arabalar sürücüsüz trafikte dolaşıyor. Yarın öbür gün Web 3.0 ile makinelerin internetini, makinelerimizle iletişimi öğrenip, makinelerle konuşmaya başlayarak yaşayacağız…

Amma ve lakin yazmayı öğrenemedi ki, sınıfta kalmadı mı meşhur yazılı medyamız?

Bir noktadan sonra gazete okuyan çekirdek kitle için bile eski kaldınız. Hal böyle olunca bir gün sonra çıkan gazetelerdeki haberler bayat bayat önümüze servis ediliyor. Edilmeye de bir süre devam edecek. Meşhur medyamız haberi görecek de, duyacak da, araştıracak ve yorumlayacak da, ertesi gün gazetede bize okutturacak? Ölme eşşeğim ölme yaz gelir…

Gençleri bir de düşünün? Hani şu hep okuyun! okuyun! diye haykırdığınız gençleri?

Gençler gazete okumuyor, okuduğunu anlamıyor diyenlere sormak isterim. Gençlerin önüne getirdiğiniz yazılı medya bayatlamadı mı? Onlar o haber yazılırken, o olay yaşanırken canlı canlı olayı seyretmiyor mu? Canlı canlı olayın içerisindeki insanlar Youtube yayınları yaparak milyonlara ulaştırmıyor mu? O zaman seni niye okusun?

Çağımız hız ve farklılaşma çağı, içinde bulunduğumuz çağ olaylardan anlık olarak haberdar olma çağı, Amerika’dan Çin’e kadar tüm dünya ile “anlık” iletişim kurma çağı değil mi?

Şimdi gençler için ne diyoruz? Gençler olayları anlık yaşıyor. Hakkari’deki bir olayı da Tekirdağ’daki bir durumu da anlık yorumluyor.

Hayır! Bunda da geç kaldınız!

Çağımız gençleri Kanada’dan kız arkadaş edinip, sanal dünyada oyun oynuyor, eğleniyor, vakit geçiriyor, Fransa için Erasmus planı yapıyor. Yarın öbür gün sanal gerçeklikle randevulaşmaya, birbirlerini daha iyi tanımaya başlayacak… Yahu Erzurum’da ki çoban elindeki telefonu ile Youtube canlı yayını yapıp onbinlerce seyredilmiyor mu?

Geleneksel medyanın son okuyucuları (çekirdek kitlenin yetiştirdikleri) da hızla yaşlanıyor ve yok oluyor. Dijitali kullanan nesil ise giderek artıyor. Böyle bir çağda onlara anlık iletişimi sunmak yerine…

Bizim Hurriyet.com.tr ile alakamız yok. Onlar farklı bir marka, biz yazılı medyayız. Onlar internet medyası…

Bizim sabah.com.tr ile alakamız yok. Onlar farklı bir şirket, biz basılı mecraların yazarlarıyız. Onlar internet medyası…

Kafası ile ilerliyorlar. İlerlemeye de devam etsinler. Kendi elleri ile ülkede haberciliği bitirdiler.

Doğal olarak da basılı mecrayı satın alan adam kalmadı.
Basılı mecranın o övündüğü satış rakamları düşmeye başladı.
Reklamcıları ve markaları abartılı satış rakamları ile kandırdığınız ortaya çıktı.
Etkiniz ve halk üzerindeki etkileşiminiz azaldı. Geri bildirimleriniz dibi gördü…

Sonunda da elbette ki kağıdın fiyatını, mürekkebin dolara endeksli olduğunu bahane edip, dükkana kepengi çekersiniz! Oh olsun size!

Peki Avrupa? Amerika?

Avrupa bunu çok erken fark etti. Avrupa buna karşı fikirler geliştirdi ve basılı mecralar kendileri için internet dünyasını bir B planı olarak görüp, elinde sonunda dibi göreceklerini tahmin ederek dijital dönüşüme kapılarını açtı. Öyle çıkıp da biz basılı medyayız, onlarla alakamız yok demedi! Hatta bizim iletişimcilerimiz blogları daha yeni keşfettiği 2.000’li yıllarda Avrupalılar artık basılı mecralara yeni yatırımlar yapmayacağını açıklamamışmıydı?

Peki Türkiye’de durum ne?

Hürriyetin saçma sapan bir fikirle kaşımıza getirdiği sosyali, Star, Sabah, Bugün, ATV’nin “O bakan kim” haberleri, Sözcünün Adblockeri ile karşılaştık. Hepsinin de durumu aynı! Gençlerin dilinden, kullanımından, isteklerinden anlamayan geleneksel medya kafası ile tasarlanmış Web 1.0 dünyası… Kısacası eski kafayla ilerlemeye devam…

Sonra da elin gavuru geldi Türkiye’de en çok okunan haber yazan sitesi oldu. Sputnik ile? Takdir ederim, her ne kadar Rusya’nın manipülasyonu ile de karşımıza çıksa, yeri geldi mi kendi çıkarlarını korusa da takdir ederim arkadaş…

Geleneksel Medyanın Müthiş Çözümü TIK Haberciliği!

Ortalık SEO kokan saçma sapan haberlerle kaynamaya başladı. Çünkü geleneksel medya ölüyordu, internet medyası şaha kalkıyordu. Amma ve lakin markaları, o müthiş iletişimcileri, Türkiye’nin en baba reklam ajanslarını ve hatta markaları kandırmaları gerekiyordu. Onları saçma sapan rakamlarla kaldırıp reklam almaları şarttı ayakta kalmak için…

Hatun galerilerle Milliyet, kaynağı belli olmayan yazılarla haber7, davut diyen kediyi maşete taşıyan Yeni Şafak ve araştırmayı beceremeyen, kaynağı olmayan haberleri ile Bugün, Hurriyet… İşine geleni yazan medyamız, bilmeden, araştırmadan, sorgulamadan paylaşan bir nesil yetiştirdiler. Çünkü günümüzün medyası İnternet ve ona sahip olanlar araştırmıyor, sorgulamıyor… Araştırsa haber bayatlayacak sanıyor…

Geleneksel taraftaki abilerinin gözüne milyonlarca kişi bizi okuyor diyebilmek için milyonlarca ziyaret almaları gerektiğini düşünüp….

Ondan sonra da dönüp ne olacak bu gençliğin hali diyorlar ya utanmadan…

O gençliği siz yarattınız kusura bakmayın! O gençleri hatun galerilerine alıştıran da sizsiniz, ilk satırına bakıp sonrasına “özet geç lan” dedirten de sizsiniz.

Haber iki satır adam yazmış 20 satır. Her satırda aynı kelimeler tekrar edip duruyor. Onu okuyan da “özet geç lan” demez mi?

Kısacası halen daha geleneksel düzen devam ettirilmeye çalışılıyor. Donanımlı, okumuş, feleğin çemberinden geçmiş, yazdıkları ile kütüphane kurabilecek üstatları halen daha basılı mecralara zorluyorlar. Ne manşete taşıyorlar, ne de okutturuyorlar. Çünkü hatun halerileri daha çok okunuyor. Onlar online mecralarda yazınca TIK başına ödeme yapıyorlar. Doğal olarak Davut diyen kedi haberi daha çok tıklanıyor. Onun bacakları diye maşet atarsak daha fazla okunur kafası ile ilerliyorlar. Onun poposu, öbürünün kuşu, diğerinin yalanı, kedisi, köpeği….

Vasat haberciler dijitalde dolaşıyor.

Hadi geçtim vasat habercileri ulan adam stajyere yazdırsın bari haberi diyorum o bile değil. Haberi internette bize servis ederken SEO’cu çocuklara yazdırıyor utanmazlar! Bir de şu var üç kuruşa çalıştırdığın SEO’cu editör neyin haberini yapacak? Elbette ki hatunun poposunu yazacak…

Oysa dünyada habercilik ya da gazetecilik çoktan kendini yeniledi. Kabuğunu kırdı, Web 2.0’a adapte oldu, öncülük etti. Bugün Web 3.0 için uğraşıyor.

Avrupa Çağın gereklerine göre aksiyon aldı. Çağın gerekliliklerine göre muhabirler yetiştiriliyor. Bizimkiler halen daha üniversitelerimizde 70 yıllık kitaptan gazeteci yetiştiriyorlar. Arada işini seven, araştıran Allah’tan kendini geliştirenler çıkıyor da üç beş kişi okuyoruz… Bundan sonrasında ise teknolojiye hakim, dijital medyaya göre kendini konumlandıran muhabirler ayakta kalacak. Diğerleri yalan olacak…

Osmanlı’da Matbaaya direnenler (-ki Matbaaya direnenlerin asıl amacı hat sanatçılarının büyük bir ekonomi oluşturmasıydı) bugün teknolojiye direniyor. Ancak ortada icra ettikleri bir sanat da yok ki…

Radikal, Vatan ve Habertürk yenileri de geliyor… Kapansın hepsine kepek vursunlar!

Peki ayakta kalmaya çalışanlar ne yapıyor dersiniz?

Tık Haberciliği!

Hurriyet’e bakalım mı? 80 Milyon Türkiye’deki toplam internet gazetemizin aylık okunma rakamı 140 milyon! Lan kimse de sormuyor şunu… Kim okuyor arkadaş bu gazeteyi? Lan İngilizce olsan diyeceğim ki dünyada 7,5 milyar insan var. Elbette okunur. Ancak Hürriyet.com.tr dediğin gazete Türkçe dilinde 140 milyon okunuyor. Gel de ye bu rakamı ye?

New York Times’ın Twitter’daki takipçi sayısı basılı tirajından fazla olduğunu biliyor muydunuz? Twitter’da tam 44 milyon takipçisi var. Peki İnternet sitesi kaç ziyaret alıyor? 265 Milyon! Günlük 8 Milyon okunuyor 8 milyon… Bu rakam gerçek öyle Hurriyet’in tık haberciliği değil…

Hurriyet’in Twitter takipçisi 4,2 Milyon Basılısı? 12.000 Bin!

Peki İnternet sitesi kaç ziyaret alıyor? Günlük 4,6 Milyon okunma Aylık 140 Milyon! Peki Hurriyet.com.tr’yi her gün 4,6 milyon kişi neden ziyaret eder hiç düşündünüz mü? Onu da geçtim ortalama sayfa ziyareti 5 kişi… Bu yazıyı okuyanların kaç tanesi Hurriyet’i her gün açıp içinden en az 5 sayfa okuyor… Kim ya bunlar aya vurunca ülke nufusundan bile fazla… 80 milyonluk ülkede 140.000.000 okunan bir dijital devden bahsediyoruz. Mantığını bilen var mı?

Gelin Mantığını Örneklerle Gösterelim!

ABD’deki pek çok şehir gazetesi basılı edisyonlarını kapatıyor, internet tarafına geçiyorlar. Ancak bunlar olurken insanlar gazete okumayı bırakmıyorlar, gazetelere erişim biçimlerini değiştiriyorlar. İnsanlar evrilirken, gazeteler de evriliyor… Bizimkiler ne yapıyor?

Tık Haberciliği! Bakalım mı nasıl bu kadar tık alıyorlar?

Ondan sonra gelip “gençler okumuyor” diye veryansın ederler… Utanmadan her 100’lük için bir haber yazmışlar. Düşünsenize ben 600 dolara kadar gittim yeter dedim. Adamlar neler neler yapıyor. Dertleri ne? Tık almak tık tık! Yapacağı haber de ancak bu kadar olur!

La gençler seni niye okusun?

  • Yalan ve manipülasyon dolu haberlerin için mi?
  • Leş gibi SEO kokan yazıların için mi?
  • Seksi kadın galerilerine mi takılsınlar istiyorsun?
  • Porno yıldızlarını mı?

İnternet sitelerinize trafik sağlamak için birkaç kaynak ve onlarca yöntem kullanabilirsiniz. Bu kaynakları doğru kullanmak elbette ki zor. Zor olanı doğru olanı kullanmak yerine her zamanki gibi yalanı, tık haberciliğini kullanıyorlar.

  • Doğrudan trafik
  • Reklam trafiği
  • Referans trafiği
  • Botnetler gibi illegal trafik
  • Arama motoru trafiği
  • Sosyal medyadan sağlanan trafik

Kaybedilen geleneksel medyanın yerini alması beklenen internet haberciliği iş bilmez yöneticilerin veya karar vericilerin sayesinde “oğlum gönder 300 milyon trafik yeter” kafasıyla yürümeye başladı. Üç beş kuruşa çalıştırılan SEO’cular… İşten anlamayan adamlara satılan sahte trafikler ve daha niceleri ile devam etmeye çalışılıyor. 250TL’ye Mynet’te Star’da backlink satanlar var yahu!

Mevcut durumdan en fazla etkilenen ülkelerden biri de ne yazık ki Türkiye oldu. Bunun da en büyük nedeni geleneksel medyacılarımızdır, reklam ajanslarıdır, bu mecralara reklam veren iş bilmez marka yöneticileridir.

SEO = Gazete grafiği artışı
Gazetenin trafiği = Reklam gelirleri.

Malum reklam ajanslarının da bu işe kafası basmayınca, ya da işlerine gelmeyince İçerikle alakası olmayan başlıklar, erotizmin sınırlarını zorlayan galeriler, hit getirecek yalan haberler, kaynağı olmayan sallamasyon yazılar…

Karşımıza gelmeye başladı. Sonra baktılar ki lan iyi hit getiriyor. Devam anasını satayım…. Ardından saçma sapan haberler karşımıza çıktı. Bir de baktık ki bunu Google’da birinci sayfada birinci sıralarda çıkmak için yapıyorlar. Hürriyet, Milliyet, Radikal, Star, CNN Türk, Mynet ve Habertürk‘ün başını çektiği SPAM içerikli yazılar Google’ın Index’lerini doldurmaya başladı.

İşini hakkıyla yapan, araştırmacı yazarların veyahut editörlerin yazıları bunlar kadar hit alamıyordu. Doğal olarak para, para, para diyerek yürümeye devam ettiler.

Kimsenin tasvip etmediği tüm bu yöntemler sadece daha fazla kişiyi yayına çekmek için kullanılmaya devam etti. İsyan ettiğinizde ise şu cevabı vermeye başladılar.

Onlar Web tarafı Hurriyet ile alakası yok…
Onlar Web tarafı Sabah ile alakası yok…

Hadi lan oradan? Neyle alakası var? Para, para, para demelerinin en önemli noktası ise reklam ajansları oldu. Medya satın alma ajansları üzerinden gelen reklamların da sadece “toplam ziyaretçi sayısı” verisine endeksli olarak çalışıyorlar. Benim sitenin aylık okuması 300.000, hurriyet.com.tr aylık 140.000.000 yalana bak 🙂 Amma ve lakin bu yalana inandılar. Reklam verenleri de inandırdılar!

Gazetecilik, habercilik, araştırmacı, yeni medya kavramlarının içini boşalttılar!

Sektöre yatırım yapmak, yeni reklam modelleri oluşturmak, etkileşimi artırmak, gerçek okuyucuya odaklanmak, okuyucunun sadakatini artırmak yerine …

Bas bas paraları botnetlere, kimse sormayacak ne de olsa… Üstüne üstlük illegal trafik bile satın aldılar. Ortaya çıkan okuyucunun halini siz düşünün…

Ondan sonra konferanslarda, televizyonlarda çıkıp konuşmuyorlar mı? Gençler gazete okumuyor, gençler manipülasyona maruz kalıyor, gazetelerimiz kapanıyor, dolar arttı mürekkep ve kağıt masrafı arttı demiyorlar mı… Uyuz oluyorum bildiğin ifrit oluyorum.

Bir kere gençleri bu hale getiren sizlersiniz. Onları gazete okumaktan soğutan sizlersiniz. Yeni medyanın içini boşaltan da sizler değil misiniz?

“Tık Haberciliği” üzerine bir yorum

  1. Anlattıklarınız çok doğru. Kimse sorgulamaz oldu. Her şey serbest olsun istiyorlar. Herkes para harcasın istiyorlar. Ama bunun sonu iyiye gitmiyor. Bu işleri yapanlarında çocukları var. Hiç düşünmezler mi?. Allah sonumuzu Hayr eylesin. Daha neler var yazılması gereken de problem olur. İlgili arkadaşlara Alev Alatlı hanımefendinin kitaplarını ve programlarını tavsiye ederim.

    Edit: Bir konu da ben ekleme yapayım. Bir çok vakıf dernek vs. kuruluşlar arttı. Her olayda bir kuruluş ortaya çıkıp etrafı velveleye veriyor. Burnuma pis kokular geliyor. Bu kuruluşların amacı sanki topluma bilinçlendirmek değil de toplumu galeyana getirmek istiyorlar. İşte bunları da çeşitli basın medya kuruluşları sahip oldukları güçle parlatıyor. (Galiba arkada başka şeyler dönüyor. Yoksa kimse kimsenin abuk sabuk haberlerini okumaz. Zannımca Algı operasyonu var.)

    Yanıtla

Yorum yapın