Kaldığımız yerden devam ediyorum. En son, Siber Güvenlik Sözleşmelerinden bahsetmiştim…
Ehh biz bunları beceremezsek, birçok ülkenin altına imza atarak oluşturdukları “Ulusal Siber Güvenlik” sözleşmelerini kanun haline getirmezsek, daha doğrusu o ülkeler ve platformlarla birlikte hareket etmezsek…
Kimse bize bilgi vermez!
Bu söylediklerim elbette ki kısa vadede hayata geçirilecek şeyler değil! Fakat 4-5 yıldır ülke gündeminde olan değişiklikler!
Şimdi bazıları çıkıp, bize ne onların sözleşmelerinden? Diye saçma sapan bir düşünceyi savunabilir! Niye Avrupa Birliği’ne gireceğiz diye senelerce sürünmedik mi? Senelerce bir sürü paket, kanun çıkarmadık mı?
Bunu da aslında Avrupa Birliği’ne girmek gibi düşünebilirsiniz! Tek bir farkla! Avrupa Birliği bizi istemiyor, Avrupa Konseyi Siber Suçlar Sözleşmesi’ni ise, 2010 yılında imzaladık! Fakat bir türlü o imzayı attığımız sözleşmedeki maddeleri kendi kanunlarımıza uyarlamadık!
Aslında bir hatamız da burada…
Şöyle düşünün…
Endonezya da çay içmek suç unsuru olsun! Hatta çay içenleri hapse attıklarını düşünelim…
Yarın bir Türk İnternet Sayfası‘nda (forumunda) Endonezya vatandaşının biri çay içmenin güzel bir şey olduğunu paylaşsa sonrasında Endonezya mahkemesi bizden bu paylaşımı yapan adamın suç işlediğini söyleyerek kişisel bilgilerini istese ne yapardık?
Bizde, çay içmek gayet doğal bir şey…
Biri çay içti diye hapse atılacağını duysanız ne yaparsınız? Umurunuzda olur mu? Kişisel bilgilerini verir misiniz çay içmeyi paylaşan Endonezya vatandaşının?
Aynen bu durumdayız…
Onlara göre suç olmayan bir durumda bize göre suç olan bir eylem için başvuru yaptığımız zaman, bize 3. dünya ülkesi gözü ile bakıyorlar. Onların kişisel bilgilerin korunması, paylaşılması ve kullanılması gibi kanunları bizden kat ve kat önde…
Onlar artık “İnternet Dünyasından Silinme Hakkını” (evet onlar, tüm bilgilerinin istedikleri zaman İnternet’ten silinmesi gerektiği bir temel hak olarak görüyor ve şuan tartışıyorlar) konuşuyor ve tartışıyorken, bizim güzide Üniversitelerimiz kişisel bilgilerimizi çatır çatır dağıtıyor!
Kısacası bilim üreten bir kurumda bile “kişisel bilgiler için bilgi güvenliği farkındalığı” yoksa, bu bilgileri nasıl koruyacağız?
Siber suçlar açısından yasal düzenlemelerde eksiklikler var!
Siber dünyada işlenen suçlarla mücadele için ulusal ve uluslararası hukuki alt yapı eksik durumda. Bu noktada düzenlemeler yapılması gerekiyor. En azından, bu ülkelerle veya Youtube, Twitter, Google, Facebook gibi platformlarla iş birliği sağlanması için bu sözleşmeler imzalanmalı ve iç hukuk mevzuat ve kanunlarında düzenlemeler yapılması gerekiyor.
Onlara birer İnternet sayfası olarak bakmamak gerekiyor!
Facebook 1 milyar vatandaşı olan bir ülke haline geldi. Adamlar Anayasa yazar gibi Gizlilik ve Kullanım Koşulları oluşturmuş durumdalar! Kısacası onların da kanunları var!
30 milyonluk kıytırık Asya ülkesi ile diplomatik ilişkiye girerken 1 Milyar vatandaşı olan, ve Türkiye’nin bütçesinden daha büyük bütçesi olan bir platform ile diplomatik ilişki yapılamaz mı? Sanıyor musunuz kafalarına göre takılıyorlar? Sanıyor musunuz başka bir ülke ile bilgi paylaşmıyorlar?
Terörizm veya casusluk faaliyetleri kapsamında bilişim suçu işleyen bir kişi ile böyle bir amacı olmaksızın üç beş hack aracı kullanarak bir sisteme sızan kişi hakkında ayrım bile yapmıyoruz! Ceza hukuku bakımından hackerlık, hacktivizm ve siber terör kavramları birbirinden ayrılabilmiş değil. Hatta bunun farkında bile değiliz…
Olay kredi kartı suçu olduğu zaman, kısacası işin içine bankalar girdiği zaman korumayı iyi biliyoruz 🙂
Siber güvenlik olaylarındaki saldırıların büyük bir kısmı yurt dışı kaynaklı olarak karşımıza çıkıyor. Oradaki ülkelerle de işbirliği içerisinde olunması gerekiyor. Bütün dünyanın karşı geldiği çocuk pornosu konusunda fikir birliği var. Türkiye çocuk pornosu üreten bir ülke değil ama yabancı ülkelerden yayın hizmeti alınıyor. Bu noktada tüm ülkeler aynı fikirde olduğu için hızlı adımlar atılabiliyor, bilgi paylaşılıyor!
Irkçılık konusunda ise fikir birliği yok!
Yani TCK’ya göre siber suçlar anlaşmasına uygun yapıda bir ülke değiliz. Nefret suçunu da buna dahil edebiliyoruz. Fikir birliğine gidilen suçlarda bir sorun gözükmüyor. Fakat ülkemizde suç olan bir durum, diğer ülkelerde suç olarak kabul edilmiyorsa, işte bu noktada bilgi paylaşımı yapılmayabiliyor.
Örnek uygun olmamış… Çay içmekle birine küfür etmek, tehdit etmek, birilerinin adına sahte hesaplar aşıp rencide etmek bırakın aynı şeyler olmayı, benzer şeyler bile değil…